Hakları yaşatmak için sorumluluk alanlar bize umut veriyor. Çünkü hakların iyi yaşadığı bir hayatta biz de iyi yaşarız. Deprem toparlanma sürecinde hem bölgeden hem tüm ülkeden sivil toplumun ortaya koyduğu çabalar bunun en değerli göstergelerinden oldu. 10 Aralık İnsan Hakları Günü yaklaşırken, yerimiz elverdiğince bu değerli çabaların bazı örneklerini sizlerle paylaşmak istiyoruz. İşte toparlanma sürecine özel gayret desteğiyle hayata geçen kimi çalışmaların hikayeleri:
adalet duygusunu iyileştirmek için hak arayışı
Depremi Diyarbakır’da yaşayan Gülan Kılıçoğlu, güvenli bir alana geçtikten sonra bir hukukçu olarak Baro ve Özgür Hukukçular Derneği çatısı altında deprem bölgelerinde gönüllü çalışma yürüttü. Bu sırada depremden etkilenen pek çok insanın hakkını hukuki çerçevede savunması konusunda yetersiz olduğunu gözlemledi.
Depremden etkilenenlerin maddi ve manevi anlamda çöküntü yaşamış bir grup olarak normalleşmesi ve hukuki haklarını arayarak adalet duygusunun sarsılmaması için yüzleşme yaşaması önemli buluyor.
Gülan hem şahsi temasları hem de barolar ve KESK, ÖHD, ÇHD gibi örgütlerin bölgedeki hukuki sorunlara dair izlenimlerini süzgeçten geçirdi. Gülan’ın 10 başlıkta hukuku ilgilendiren soru ve cevaplara dair bilgilendirici videolar üretti.
yeni yaşama adapte olabilmek için kılavuzluk
Şubat 23 depremlerinin ardından Türkiye’nin batı illerine yoğun göç yaşandı. Göç eden depremzedelerin bazılarının tercihi İstanbul oldu. İstanbul’a gelenlerin bir kısmı öğrenci yurtlarına yerleştirilirken bir kısmı şehirdeki akrabalarının yanında bir kısmı da ucuz buldukları evlerde ikamet etmeye başladılar. Eşitlik ve Hakikat Araştırmaları Derneği, yaptıkları dayanışma ziyaretlerinde bu kişilerin en çok kamu kurum ve kuruluşlarıyla iletişimde sorun yaşadıklarını ve kamunun onlar için sunduğu/sunacağı haklardan ve hizmetlerden haberdar olmadıklarını fark etti.
Dernek, deprem ertesi büyük metropollere göç edenlere yönelik Türkçe ve Kürtçe broşür ile uzmanların rehberliğini içeren videolar hazırladı. Çalışmada toparlanma sürecindekilerin hangi yardımlardan nasıl yararlanacağı, ihlal edilen hakları için hangi mekanizmaları kullanacağı gibi bilgiler var.
Videoları izleyin
barınmada eşitlenmek için ses
Sevgi Atalay, deprem bölgesinde toplumsal destek çalışmalarına katıldığı sırada mevcut sorunları da gözlemleme olanağı buluyor. Kendisini en çok etkileyen meselenin barınma hakkınına ulaşamayanların durumu olduğunu söyleyen Sevgi, kendi ifadeleriyle, ikinci sınıf muamele gören, halk arasında Kürt çingeneleri olarak anılan Romanlar (Dom)’ın bu alanda en çok sıkıntı çeken grup olduğunu keşfediyor.
Adıyaman merkezde sayıları 10 bini aşkın olan Domlar, kent merkezine bağlı Karapınar, Yeşilyurt, Mezarlık, Malazgirt, Kayalık mahallerinde yaşıyordu. Deprem nedeniyle evleri hasar gördükten sonra ise Kayalık Mahallesi’nde çadırlarda kalmaya başladılar. Hijyenden uzak, sağlıksız barınma koşullarında ayakta kalma çabası veren genellikle mevsimlik işçi olarak çalışan bu kesimin sınıfsal ve kimliksel olarak da ayrımcılığa uğradığına şahit olan Sevgi, hırsız diye damgalanan, yaşama biçimlerinden dolayı ötekileştirilen bu insanların hikayelerini anlatmak için bir belgesel film üretti. Sevgi filmi aracılığıyla sivil toplum ve medyanın desteğini alarak yetkili kurumları etkilemek ve Domların geçici konutlar olan konteynerlara ulaşmalarını sağlamak istiyor.
yeniden iyi olmak için dayanışmayla öğrenme
Kahramanmaraş ve Hatay merkezli meydana gelen depremlerle Ali İsmail Korkmaz Vakfı (ALİKEV)’in merkezinin de yer aldığı Hatay dahil olmak üzere 11 il etkilendi. Nihai hedefini, önyargılarından arınmış gençlerle beraber özgür bir toplum için mücadele etmek olarak ortaya koyan ALİKEV, depremzede gençlerin olma halini desteklemek için onların katılımcı olduğu bir çalışma tasarladı.
ALİKEV gençlerin yazı, çizim, ses gibi araçlarla medyada hak sahibi özneler olarak sesini duyurabilmeleri için Gençler Ne Der? sloganıyla açık çağrı yaptı. Çağrıya 33’ü depremden etkilenen olmak üzere toplam 42 genç başvuru iletti. Başvuranlar arasından seçilen 30 genç ile bir medya ekibi kuruldu. Bu ekibin hak temelli konularda donanımlı şekilde ilerlemelerini katılımcı metodlarla desteklemek ve birbirleriyle dayanışarak yaşamlarını düzenlemeye katkı sağlamak için üç günlük bir öğrenme kampı düzenlendi. Kamp gençleri, yüz yüze ve online buluşmaların yanı sıra destek çemberi, atölye gibi katılımcı yöntemlerle de bir araya getirdi. Kamp sonunda gençler, projelerini hayata geçirme yolunda bir yol haritası çizdiler ve düzenli olarak bültenler yayınlamaya karar verdiler.
geri dönmek için ortak hafızayı yeniden inşa
Antakya Ermeni, Yahudi, Süryani, Alevi ve Müslüman halkların bir arada yaşadığı bir kent. Çok kültürlü bir yapıya sahip olmanın yanı sıra birlikte ortak bir hafızayı da temsil ediyor. Depremle birlikte bu çok kültürlü yapı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Depremde yaşanan yıkım sonrası insan ve hafıza yitimine uğrayan Antakya’da geçmişin gündelik hayatını, değerleri, kültürleri ve mekanın önemini hatırlatmak isteyen Mustafa Orman gayret özel desteğiyle bir belgesel üretti.
Dinlerin Buluştuğu Evi Unutmamak ismini verdiği 45 dakikalık bu yapımla amacı, depremzedelerin Antakya’ya dönüş isteğine güç katmak ve yeniden inşaa sürecinde katılım sağlamaları için onları yüreklendirmek. Çünkü gidenler çocukluklarını, yemeklerini, sokaklarını ve kültürlerini de yanlarında götürdüklerini dile getiriyor Mustafa. Geri dönmek istiyorlar ama nasıl, niçin geri döneceklerini, kenti yeniden nasıl inşa edeceklerini bilmiyorlar, diyor. Belgeselde Antalya’daki dini grupların kanaat önderlerinin öyküsel anlatımlarının yanı sıra Antakya’yı terk etmeyen depremzedelerin röportajları da yer alıyor.
acıları ifadeye dönüştürmek için sanat
Açık Depo Gönüllüleri, Şubat 23 depremlerinin yarattığı sorunların çözümüne destek olmak üzere İzmir’de, çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir grup insanın çabasıyla kuruldu. Başlangıçta depremden etkilenenlerin hayatta kalmaları ve güvenli şekilde tahliye edilmelerine öncelik verdiler. İhtiyaç sahiplerine yardım ulaştırmak üzere bölgeye gittiklerinde barınma, sağlık, temiz gıda ve suya erişim, iletişim, eğitim gibi bir dizi temel haktan hala yararlanılamadığını gözlemlediler. Sonrasında her ay düzenli olarak buraya ziyaretlerini sürdürdüler. Bu ziyaretlerinde kadın ve çocuklara kendilerini sanat ve sporla ifade edebilecekleri fırsatlar üretmeye başladılar. Hatta buradaki kadınlarla birlikte tiyatro yapmaya başladılar. Temiz çevre, sağlık, barınma gibi pek çok sorunla uğraşan kadınlara sanat yoluyla kendilerini ifade etmelerinin ne kadar iyi geldiğini görünce kafalarında yeni bir fikir belirdi.
Ekip, Hatay’da Antakyalı kadınlarla haklar ve politik katılım üzerine atölyeler düzenlemeye başladı. Bu atölyelerle amaçları, kadınlar ve gençlere; birlikte düşünmeleri, hayal ve ihtiyaçlarını ifade edebilmeleri yolunda yaratıcı alanlar kazandırmaktı. Sürecin sonunda kadınların ortak düşünce ve çalışmayla yazıp yönettikleri, farklı alanlardaki haklarına erişimdeki güçlükleri ortaya koydukları performatif bir eylemi videolaştırarak dijital medyada yaygınlaştırdılar.