Orası neresi?
Tarih ticaret yollarını burada kesiştirdi. Türlü çeşitli medeniyet hafızasını nakşetti buraya. Hitit’ten Lidya ve Frigya’ya, Roma, Bizans ve Selçuklu’dan Osmanlı’ya kültürler katman katman birikti.
Hanların yanına ipek tüccarları, yemyeşil doğanın yanına güçlü sanayi yerleşti. Bursa, barındırdığı tüm bu ihtişamla bugün Türkiye’nin dördüncü büyük kenti. Peki kent bu büyüklüğü yarına da taşımak için hangi kaynaklardan besleniyor? Kendisini gelecekle buluşturacak enerjinin ne kadarını genç nüfusundan alabiliyor?
NEET ifadesini duymuşsunuzdur. Ne eğitimde ne istihdamda yer alan, eğitime ulaşma imkanları kısıtlı olan gençleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu gençler her şehir gibi Bursa’da da var ama kent yaşamını belirleyen kararlarda yoklar. Çünkü gençlerin belediye meclislerinde, bütçe süreçlerinde ve yerel yönetim planlarında yoklar.
Sadece etkinliklere davet edilen bir grup olarak görülüyoruz, şehir hakkında söz sahibi olabileceğimiz düşünülmüyor.
Bursa Kalkınma Vakfının bir üyesi, şehir yönetiminin gençlere bakışını böyle özetliyor. Bu sözler bir yakınmanın konusu olarak da kalabilirdi elbette. Ama öyle olmadı; bir fikrin fitilini ateşledi, şehirde gidişata yön verecek bir girişime can verdi.
Bursa Kalkınma Vakfı, e-Gençlik Derneği ve Bursa İnovatif Gönüllülük ve Spor Derneği, gençlerin haklarını savunabilecekleri, karar alma süreçlerine aktif olarak katılabilecekleri bir alan yaratmak için bir araya geldi. Gençlerin yalnız olmadığını göstermek, seslerini güçlendirmek ve bu şehirde gerçekten bir şeyleri değiştirebileceklerini kanıtlamak için yola çıktılar. Bursa Gençlik Ağı işte böyle doğdu.
Ne değişti?
Ters giden bir şey görürdük mesela şehirde; ne bileyim sadece kanalizasyonla, kaldırımlarla ilgili konular değil. Ne bileyim, bir festivale katılamamak olsun, bir arkadaşımızın parkta güvenli hissetmemesi olsun… bildirmek isterdik ama kime söyleyecektik, ne değişecekti… uğraşmaya değer miydi?… Böyle düşünürdük.
18 yaşındaki Kerem, Bursa’da yaşıyor. Geçen yıl üniversite sınavına girmiş ancak hedeflediği okullar için puanı yetmemiş. Bu yıl yine girdim ama pek ümitli değilim, diyor. Bu yıl sınava yeniden hazırlanırken bir yandan da Bursa Gençlik Ağına gönüllü destek vermiş. Eğitim hayatının kendisini bu kadar zorladığı ve yalnız hissettiği bir dönemde, akranlarıyla olmak, otak meseleler için çabalamak ona güç vermiş.
Nasıl güçlü hissetmesin; beş sivil toplum kuruluşu, sekiz öğrenci topluluğu, dört gençlik merkezi, iki gençlik grubu ve 60 genç doğrudan sürecin içinde yer alıyor. Bazı gençler, ilk kez belediye yetkilileriyle masaya oturma fırsatı ediniyor.
Süreci bizzat deneyimleyenler gençlik meclislerinin dönüşmeye başladığını da fark ediyorlar. Gençlerin daha önce dile getiremediği birçok ihtiyaç ve sorun görünür hale gelmeye başlıyor. Bütçemiz yok, Karar alamıyoruz, Sadece belediyenin izin verdiği etkinlikleri yapabiliyoruz diyen gençlerin sesleri, artık güçlü bir kolektifin parçası. Bu yapılar artık organizasyon düzenlemenin ötesinde hakları merkeze alarak mücadele veren, yerel yönetimlerden hesap sorabilen bir özgüvenle hareket ediyor. Meclisler güçlenince yerel yönetimler de daha farkında ve dikkatli davranmaya başlıyorlar. Gençlerin projelerle sınırlanmayan şekilde kent yönetiminin her aşamasında söz sahibi olmasını sağlayacak yollar aramakla ilgileniyorlar. Yerel yönetimlerin iş birliği içinde davranması harikaydı elbette ama asıl değişim gençleri kendileriyle ilgili algılarında gerçekleşti: Onlar, kent yönetiminin bir parçası olabileceklerine gerçekten inanmışlar, inanıyorlar.
Nasıl değişti?
İlk adım kolay olmadı. Üç ayrı dernek, üç ayrı geçmiş ve yaklaşım. Ama bir araya gelmeden, birlikte hareket etmeden de değişimi yaratmak mümkün değildi. Her biri kendi kapasitesini ortaya koydu; kimisi eğitim verdi, kimisi iletişimi üstlendi, kimisi örgütlenme deneyimini paylaştı. Ve adım adım, Bursa’nın gençleri için kalıcı bir yapı kuruldu.
Ağın kalıcı olması için bir stratejik plan da hazırlandı. Ortak bir web sitesi ile tüm bilgiler yaygınlaştırıldı. Artık gençlik alanında çalışan her kurum, deneyim ve kaynaklarını açıkça paylaşabiliyor.
Bursa’nın farklı semtlerinden gelen çoğu genç, kent yönetimine dair nerede, nasıl söz üreteceğini, bunun zincirleme biçimde neleri dönüştürebileceğini kestiremiyordu. Eğitimler tam da buna hizmet etti. Demokratik katılımdan hak odaklı savunuculuğa, yerel yönetimlerin işleyişinden proje tasarımına çok çeşitli içerikler ele alındı. Gençler, haklarının sınırlarından emin olduklarında, nasıl mücadele edeceklerine dair de kendilerinden daha emin hale geldiler.
Gönüllüler yalnızca kendi sorunlarını değil, başkalarının da sesi olmayı öğrendi. Örgütlenmenin ne kadar dönüştürücü bir güç olduğunu deneyimlediler. Bir araya gelmek her zaman güzeldi ama insanın bir amacı olunca başka türlü bir motivasyon geliyordu. Ne demişler; daha çok sorumluluk, daha çok özgürlük. Bu ağ, özgürlüğü, sorumluluklarla beraber buluşturdu gençlerle.
Kentleri tarihleri, kültürleri, ekonomileri büyütüyor. Ama onlara yaşamı, canlılığı ve geleceği verecek kaynaklardan biri neden gençler olmasın… Ahmet bu sene üniversiteye başlar mı bilmiyoruz ama henüz amfiye girmeden kent hakkına dair bir dersten geçtiği kesin.
İllustrasyonlar: Ilgın Ataş