Burada Çok Şey Değişti: Şehir, uçurtma ve bizim çocuklar

Orası neresi?

Gökyüzü sakin, şehirde hareket var. Rüzgar, sokaklardan kıvrıla kıvrıla ilerliyor. İnsanlara, dükkanlara, dumana, trafiğe ve keşmekeşe çarpa çarpa ilerliyor. Saçlarını havalandırdığı ya da uçurtmasını uçurduğu bir çocuğa denk gelemeden kendini denize bırakıyor.
Samsun’dayız. Karadeniz’in kıyısında bir bankta oturuyoruz. Yanımızda Kırmızı Balon Derneğinin gönüllüleri var.


Burada, diyorlar, elbette oyun alanları ve parklar bulunuyor. Ama bunlar çocukların değil yetişkinlerin beğenilerine göre tasarlanmış. Mesela düşünün, kentin en yoğun caddelerinden birinin sonuna bir park yapılmış. Ama ben yedi yaşındaysam ve bu parkta vakit geçirmek üzere evden çıkıyorsam, bu, epey zorlu yollardan geçmem gerekecek demek.

Birden, biz de yedi yaşında bir çocuk oluyor ve düşünmeye başlıyoruz. Ebeveynlerimiz çalışıyor ve onlar eve gelene kadar güneş batmış olacak. Oysa şimdi hava mis gibi ve arkadaşlarımızla bisiklete binmek harika olabilirdi. Peki bizi parka kadar götürecek bir bisiklet yolu var mı? Varsa bile, ailemizden, şehrin bir ucundan başka bir ucuna tek başına yolculuk etmemiz için izin çıkar mı? Karnımız acıkırsa nerede yemek yeriz, kaybolursak hangi adımları izleyerek sorunu çözeriz?

Kırmızı Baloncuların anlattığına göre burada şehrin idarecileri yani yerel yöneticiler, çocuk hakları, çocuk dostu kent gibi kavramları duymamış değillerdi şüphesiz ama gerçek hayatta bunların neye karşılık geldiğini bildiklerini söylemek pek de mümkün değildi. Çocuk katılımı ise belli ki onlar için tam bir muammaydı. Şehri ilgilendiren bir karar alınırken çocuklar da en fazla faydalanıcı olabilirdi, katılımcı olmaları da ne demek oluyordu ki…

Bu da, diyor bir gönüllü; sokaklarda neden çok az çocuk gördüğümüzü açıklıyor.

Ekibin iddiası şu: Şehirlerde planlar çocuklarla beraber değil, çocuklara rağmen yapılıyor. Ve bunun değişmesi için şehrin küçük sakinlerini konunun tam kalbine koyan bir yol haritasına ihtiyaç var.

Ne değişti?

Çocuklar, kent yaşamının her detayına dair en özgün gözlemleri yapanlar değil mi sizce de? Parkların hali, kaldırımların güvenliği, okul yollarının durumuyla ilgili en yaratıcı fikirler onlardan çıkmaz mı? Çünkü buralarda en çok varolanlar, dolayısıyla en çok neyin yoksunluğunun çekildiğini en iyi bilenler onlar. Fakat sözlerinin duyulur olduğunu söylemek güç.

Peki ama nasıl olacak? Onları yetişkinlerin dünyasına dahil etmenin de yolları var elbette. Kırmızı Balon Ekibi, çocukların kendi haklarını öğrenmesini, bu işin ilk adımı olarak tasarladı. Öncelikle onlar, yaşadıkları yere dair söz hakkına sahip olduklarının farkına varmalıydı. Ve sanat bunun için kesinlikle etkili  bir kolaylaştırıcı olurdu.

Böylece, bir resim-heykel-drama atölyeleri serisi düzenlediler. Katılımcı 15 çocuk, Samsun’daki kendi kent deneyimlerini, nasıl bir şehirde yaşamak istediklerini ve eksikliğini duydukları şeyleri yaratıcılıklarını kullanarak ifade etti. Kimi okula giderken, kimi oyun oynarken huzurlu, sevinçli ya da kaygılı hissettiği bir anı resmetti; kimi, bir kitabevinde saatlerce vakit geçirirken canlandırdı kendisini, kimi bir müzeyi gezen özgür bir çocuğun heykelini yaptı. Ağaçların altında oturup enstrumanını çalmanın hayalini kuranlar oldu. Bazısı da mahallesinde, bulunmayı tercih edeceği bir parkın bile olmadığını fark etti. Bazıları, ev, okul ya da kurs dışında şehrin parçası olan herhangi bir yerde var olmanın neyi değiştireceği üzerine düşünmeye başladı.

Bu sürece öğretmenler de dahil oldu. Öyle ya onlar, çocukların en çok güvendiği yetişkinler arasındaydı. 15 öğretmenle yapılan çalıştaylarda çocukların şehirdeki haklarını nasıl savunabilecekleri konuşuldu. Öğretmenler, çocukların doğal destekçisi haline geldi.

Çocuklar atölyedeki üretimlerini, öğretmenleriyle birlikte tasarım ve sunumlara dönüştürdüler. Ve hep beraber İlkadım Belediyesine gidip taleplerini idarecilere sundular.

Nasıl değişti?

Belediye yetkilileri ve muhtarlarla yapılan buluşmalar; çocukların şehirdeki herkes kadar ve hatta öncelikli olarak sahip oldukları hakları, ilk kez bu kadar güçlü biçimde konuşmaya vesile oldu. Çocukların beklentileri, bir şehir yönetimi toplantısında ilk kez resmi olarak gündeme alınıyordu.

Ve bu yalnızca bir dinleme anı değil, bir öğrenme ve dönüşme noktasıydı.
Yetkililerin çoğu için çocukların bu kadar somut, net ve yaratıcı önerilerle gelmesi beklenmedik bir deneyimdi.
Bir belediye meclis üyesi şaşkınlığını belirtirken şöyle söylüyordu: Biz çocukların kaldırımlardan, parklardan, kent mobilyalarından böyle detaylı söz edebileceğini düşünmemiştik. Bu bakış açısı bize çok şey öğretti.

Çocuklar ise sözlerinin değerli bulunmasının yarattığı güvenle evlerine döndüler.

Kırmızı Balon şimdilerde, çocuk katılımını artırmaya yönelik belediyeler arası oluşturduğu ağ üzerinden çalışmalarını sürdürüyor. Bu ağ, çocukların sesini daha kalıcı biçimde yerel yönetime taşımak için bir kanal oluyor.

Ekip, Sivil Düşün’den aldığı uzman desteğinin, sürecin yönünü önemli ölçüde değiştirdiğini anlatıyor. Hem çalışma yöntemi hem de bağlantılar kurmaya dair yeni ufuklar kazandıklarını söylüyorlar. Avrupa ve Türkiye’deki iyi örnekler üzerinden nasıl daha etkili bir çocuk katılımı modeli kurulabileceğine dair fikir geliştirmek için de destekten epey yararlanmışlar görünüyor.

Rüzgar, kentin canlı sokakları arasından bir tur daha dolanıp geldi. Kırmızı Balon’la vedalaşırken deniz biraz daha sakinleşmiş görünüyor. Çok uzakta bir yerde, bir evin bacasının arkasından gökyüzüne karışan bir uçurtma görür gibi oluyoruz. Gülümsüyoruz.  

İllustrasyonlar: Ilgın Ataş

 
Skip to content