Muş Kadın Çatısı Derneği, kırsalda kadınların töre ve namus adına öldürülmelerinin, erken yaşta/zorla evliliklerin ve çocuk istismarlarının engellenmesi için sorunu görünür kılmayı ilke edinen, kurucu üyeleri ve üyelerinin tamamı kadınlardan oluşan bir dernek. 8 Mart Kadınlar Günü yaklaşırken, Sivil Düşün AB Programı’nın destek verdiği sivil toplum örgütlerinden olan Muş Kadın Çatısı Derneği ile dernek çalışmaları ve Türkiye’de kadın olmak üzerine bir sohbet gerçekleştirdik. Buyrun, “Yaşasın kadın dayanışması” diyen bu derneği siz de biraz daha yakından tanıyın.
Sizi tanıyabilir miyiz?
Muş Kadın Çatısı Derneği’nin kurucu üyeleri ve üyelerinin tamamı kadınlardan oluşmaktadır. Öncelikle kırsalda kadınların töre ve namus adına öldürülmelerinin, erken yaşta/zorla evliliklerin ve çocuk istismarlarının engellenmesi için sorunu görünür kılmak amacımız. Bunun için toplumda farkındalık yaratmak amacıyla eğitim ve savunuculuk çalışmaları yapıyoruz. Ulusal ve uluslararası düzeyde çalışan Kadın Kurultayı, Çocuk Gelinlere Hayır Platformu, Şiddete Son Platformu, Cinsel Şiddete Karşı Kadın Platformu, Küçük Millet Meclisi, Muş Sivil Toplum Platformu gibi birçok platformda aktif olarak yer alıyoruz.
Muş Kadın Çatısı Derneği’nin hedefleri nelerdir?
- Ulusal ve uluslararası düzeyde, kadınların demokratik, eşitlikçi ve barışçı bir toplum düzeninin kurulması ve korunması sürecine özgür bireyler ve eşit yurttaşlar olarak etkin ve yaygın katılımını desteklemek,
- Kadınların ve kız çocuklarının iş hayatına katılımının önündeki engelleri tespit etmek,
- Kadınların sağlıklı koşullarda yaşaması ve sağlık hizmetlerine ulaşması için mücadele vermek,
- Kadınların ve kız çocuklarının eşit eğitim ve eşit iş olanaklarına ulaşmalarını sağlamak, sosyal, kültürel, bireysel, toplumsal, politik, yasal, anlamda güçlenmelerine katkıda bulunmak, geliştirmek.
Çalışmalarımızdaki en belirgin özellikleri sıralayabilir misiniz?
- Kadının insan haklarına bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşarak ve kadınları ilgilendiren çeşitli konular (kadına karşı şiddet, eğitim, ekonomik haklar, yasal haklar, cinsellik, doğurganlık hakları, kız çocuklarının hakları gibi) arasındaki bağlantıları dikkate alarak çalışmak,
- Çalışmalarımızda eylem-araştırma, eğitim, karar alma ve politika belirleme düzeylerini etkileme, baskı grupları oluşturma ve lobicilik gibi çeşitli metotları bir arada kullanmak.
Türkiye’de kadınlar için en büyük sorun/sorunların neler olduğunu düşünüyorsunuz? Türkiye’de günde üç kadın öldürülmekte, her dört kadından biri yaşamı boyunca eşi veya yakını tarafından fiziksel şiddete uğramaktadır. Aile içi şiddet, namus cinayetleri, çocuk yaşta evlilikler, kız çocuklarının okutulamaması, iş yaşamında kadın istihdamının engellenmesi bunlardan birkaçı. Türkiye de kadına yönelik şiddet, gerek ailede gerekse de kamusal alanda gittikçe artıyor. Bunun yanında evlilik yaşının 17’den 14’e çekilmesi çocuk istismarı demek iken, diğer yandan tecavüz edilen kadının tecavüzcüsüyle evlendirilmesi her anlamda şiddeti meşrulaştırıyor. Aile içi şiddete ise ailede olduğu için devlet müdahale etme gereği duymuyor. Kendi bedeni üzerinde bile hak sahibi olamayan kadın, ataerkil sistemin de bir gereği olarak kendine özgür bir öz yaşam vaadinde bulunamıyor ve bunu gerçekleştiremiyor. 15-24 yaş arası genç erkeklerin yüzde 50’si iş gücüne katılmazken, bu oran genç kadınlarda yüzde 74’tür (kaynak: TÜİK 2012). Kadınların siyasi katılımı ise yüzde 14 ile sınırlı kalmıştır. Kadınların kendi haklarının bilincinde olmamaları, sosyal alanlara katılamamaları özellikle genç kadınları kalıplaşmış toplumsal cinsiyet rolleri içerisinde daha da edilgen bir hale getirmektedir. Çevre ve aile baskısı kadınların özgürlüklerini kısıtlayarak hayatlarını zorlaştırmakta, yaşadıkları ayrımcılık genç kadınları toplumdan kopararak yalnızlaştırmakta, öğrenilmiş çaresizliğe itmektedir.
Sizce çözüm ne?
Türkiye’nin yasal anlamda çok sorunlu bir ülke olduğunu düşünmüyoruz. Ülke olarak CEDAW, İstanbul Sözleşmesi gibi uluslararası sözleşmelere ilk imza atan ülkeler arasındayız. Ayrıca 6284 sayılı kanunun da istediğimiz düzeyde olmasa da, uygulandığında olumlu sonuçlar vereceğine inanıyoruz. Var olan yasaların yönetmelikleri ve uygulamalarında sorunlar var. Bu sorunların giderilmesi için şiddete maruz kalan ya da çocuk yaşta evlendirilen kadınlara müdahale eden mekanizmada (doktor, kolluk, sosyal çalışmacı, hakim, savcı, vs.) yer alan çalışanların toplumsal cinsiyet algılarının değişmesi gerek. Bunun için de Kadının İnsan Hakları Eğitimi gibi eğitimlerin verilmesi gerekiyor. Partilerin kadınların siyasete katılımlarını desteklemesi, seçilmeyecek yerlerde kadınları söz olsun diye aday göstermemesi ve yüzde 50 kotayı uygulaması; kız çocuklarının okullaşması ve erken/zorla evliliklerin engellenmesi için ilgili bakanlıkların ve STK’ların ortak çalışmalar yürütmesi; kadının iş hayatına katılımının sağlanması için kadınlara özel hibe fonlarının verilmesi ve kadına yönelik meslek kurslarının açılması gerekiyor.
Sivil Düşün AB Programı’ndan nasıl haberdar oldunuz? Sivil Düşün desteğinden söz edebilir misiniz?
Sivil Düşün AB Programı’nı sosyal medya ve mail gruplarından gördük. Derneğimizin en çok ihtiyacı olan bir zamanda bize destek olması derneğimizin devamlılığını sağlamasına ve kapasitemizin artmasına destek oldu.
Sivil Düşün AB Programı hakkındaki düşünceleriniz neler?
Öncelikle Türkçe başvurunun olması ve başvuru formunun basit olması yereldeki örgütler için çok önemli. Genelde projelerin başvuru formu ve koşulları çok zor oluyor ve bizim gibi yereldeki örgütler bu koşullara sahip olmadığı için başvuru yapamıyor. Proje ekibinin sivil toplum çalışmalarına duyarlı olan ve bu alanda emek sarf etmiş kişilerden oluşması çalışmaların daha sağlıklı yürümesini sağlıyor.
Sloganımızı belki biliyorsunuzdur, “Her şey bir sivil düşle başladı.” Sizin sivil düşünüz ne?
Sivil Düşün’le her şey daha kolay
Kadınlar Günü’ne yönelik bir mesajınız var mı?
Tüm bu olumsuz giden şeylere rağmen susmamak, hakkımızı aramak, haklarımızın bilincinde olmak, mücadelenin, dayanışmanın altını çizerek, birlik ve beraberliği bir kadın paydasında buluşturmak, devam edebilmek gerek ülkemizde gerekse de tüm dünya kadınları için anlamlı ve önemlidir. Farklı görüşlerin verdiği zenginlikle bir mücadeleyi başlatmak zorunluluktur, olması gerekendir. Çünkü bu mücadele toplumun her kesimine hitap eden; barışa, demokrasiye, kadın mücadelesine inanan bütün kadınlarla omuz omuza devam edecek bir mücadeledir. Haydi kadınlar sokaklara! Yaşasın 8 Mart, yaşasın kadın dayanışması! Muş Kadın Çatısı Derneği’nin web sitesini ziyaret etmek için tıklayın.