Pazartesi Motivasyonu: Kaynakları, dayanışmayı ve gücü yeniden düşünmek

Kaynak dediğimiz şey yalnızca maddi olan mıdır? Güvenle konuşabileceğimiz bir zemin de kaynak değil mi? İhtiyacımızın gerçekten duyulduğu bir alan… Sözümüzün kıymet gördüğü bir süreç…

Bu tür alanlar her zaman kendiliğinden doğmaz. Çoğunlukla onları adım adım inşa etmek gerekir. Feminist Fon Türkiye (FFT)’nin kalbinde yatan aslan da bu. Ekip, Türkiye’de feminist ve kuir örgütler ile aktivistlerin kaynak arayışında karşılaştıkları görünmeyn engelleri aşmak için yola çıktı.

Çünkü biliyorlar ki bugüne kadar çoğu destek süreci, fon alanların değil, fon verenlerin önceliklerine göre şekilleniyor. Toplulukların kendi vizyonları çoğu zaman bu yapıların içinde kayboluyor.

6 Şubat Depremlerinin ardından bu konuda netleşen bir şey var: Dayanışma, kriz anlarında en güçlü yapı oluyor. Bununla birlikte onun ömrünü belirleyen şey, nasıl kaynaklarla örüldüğüne göre şekilleniyor. Kökünü, sınırlı ve bugünden yarına tükenebilecek bir kaynaktan alıyorsa, uzun soluklu olamıyor. Bu da bize gösteriyor ki, bir aradalıklar için
daha eşitlikçi, daha kalıcı ve kapsayıcı bir modele ihtiyaç var.

FFT de bu bakışla Sivil Düşün’ün kapısını çaldı ve aldığı destekle iki konuda adım attı:

Öncelikle, kurumsal kimlik ve iletişim stratejilerini güçlendirdiler. Öyle ya, değişimin sesi, ancak açık ve net bir şekilde duyulursa güçlenir.

Logodan renk paletine, sosyal medya tasarımlarından web sitesine kadar, örgütün sesi ve yüzü daha görünür ve anlaşılır hale geldi.
Bu süreç ekibe genç ve dinamik bir toplulukla doğru tonda iletişim kurmanın yollarına dair ipuçlarını da verdi.

Bir FFT’linin dile getirdiği gibi,
Bir logonun ve renklerin ötesinde, bu süreç bize hedef kitlemizle nasıl daha sıcak ve bağ kuran bir dil geliştirebileceğimizi de öğretti.

Ardından topluluk oluşturma ve deneyim paylaşımı toplantıları düzenlediler. Zoom üzerinden ve yüz yüze gerçekleştirilen bu toplantılarda, Türkiye’nin dört bir yanından feminist ve kuir örgütlerle bir araya gelindi.

Amaç yalnızca bilgi toplamak değil, birlikte düşünmekti. Birbirini duymayı ve görünür kılmayı önemsediler.

Katılımcılardan bazıları yıllardır sahada deneyim biriktirmişti. Bazıları ise henüz yolun başındaydı ama güçlü bir vizyonları vardı.
Fon almak için ne tür zorluklarla karşılaştıklarını, nasıl bir fon modeli hayal ettiklerini, kaynaklara erişimde kendilerini güçlendirecek adımların neler olabileceğini tartıştılar.

Yanıtlar çok şeyi açığa çıkarıyordu:
-Fon almak için sürekli birilerine uymak zorunda kalmaktan yorulduk.
-Kendi ihtiyaçlarımızı belirleyebileceğimiz ve sesimizin gerçekten duyulduğu bir süreç hayal ediyoruz.
-Dayanışmayı yalnızca kriz anlarında değil, sürekli ve kalıcı kılacak bir yapı istiyoruz.

Bu buluşmaların bir diğer önemli çıktısı da şuydu:
Dijital platformların ve sürekli aktif tutulan iletişim kanallarının önemi netleşti.
Böylece FFT, web sitesini ve sosyal medya kanallarını yalnızca bilgi aktaran değil, toplulukla sürekli bağ kuran araçlar olarak kurgulamaya karar verdi.

Bugüne dek 20’yi aşkın yerel örgütle görüşmeler yapıldı, araştırma sürüyor.
Toplanan tüm deneyim ve görüşlerle birlikte, Türkiye’de feminist ve kuir örgütlerin mevcut durumu ve ihtiyaçlarına dair kapsamlı bir fizibilite çalışması hazırlanacak.

Ama belki de hepsinden daha önemlisi şu: Bu sürecin sonunda bir topluluk ortaya çıkmış olacak. konuşan, birlikte sorgulayan, birlikte yeni yollar açmaya çalışan bir topluluk. Fon modellerini dönüştürmekle kalmayıp, karar alma süreçlerine de kendi sesini taşıyan bir topluluk.

Çünkü artık eminiz; kaynak dediğimiz şey yalnızca para değil. Birlikte güvenle konuşabildiğimiz o zemin de kaynak. O zemini inşa etmek ise, işte şimdi bu topluluğun ellerinde.

Skip to content