Bir spor müsabakasını takip ederken kendinizi o sporu yapmış sayar mısınız? Bir gezginin maceralarını seyretmek, onun gittiği yerlerde sizi de gezdirir mi? İzleyici olmak harika bir deneyimdir şüphesiz ve bazılarımız bunu tercih de edebilir. Ancak bir şeyin parçası olmaktan -bunu sağlayan bir yol bulunmadığı için- uzak durmak, keyifli değil mecburi bir seyircilik hali yaratabilir.
Yaratabilir, diyoruz ancak aslında bunun gerçekleştiğine hepimiz şahidiz. Bu tanıklığı bizzat deneyimleyen bir ekibi dinleyelim, Nar Taneleri Gençlik ve Spor Kulübü Derneğine kulak verelim:
Engellileri, yaşamın başkalarıyla ortaklaştığı yerlerde, özellikle de kültür ve sanat hayatında dışarıda tutan bir eğilimle karşı karşıyayız. Yani, niyet iyi şüphesiz ancak bakış açısı dar: Engeli olanları izleyici koltuğuna oturttuğumuzda, özel günlerde sahneye çıkardığımızda, aramızdalarmış gibi davrandığımızda, gerçek bir katılıma hizmet etnmiş olmuyoruz. Çünkü bir şeyin katılımcısı olmak, mekanların içinde yer açmanın ötesinde bir algıyı gerektiriyor.
Nar Tanelerinin kurucusu Besim Toker’in söylediği aslında şu: Resmi belgelerde, strateji planlarında, imzalanan uluslararası sözleşmelerde engellilerin yaşamın içinde gösterdikleri varlığa dair çizilen standartlar çok açık. Ancak bunların kalıcı biçimde uygulamaya geçmesi, günlük etkinliklerin sınırlarında kalmış gibi görünüyor. Nar Taneleri, bu sıkışmışlığı kırmak için kendilerini, engellilere kültürel ve sanatsal nefes alanları açmaya adamış bir ekip. Türkiye’deki özel eğitim merkezlerinde haftada yalnızca iki seans destek alan gençlerin hayatlarında sanat çoğu zaman lüks sayılıyor. Nar Taneleri ise sanatı, ayrıcalıklı olanların ulaştığı bir fayda değil bir ihtiyaç olarak ele almakla ilgileniyor. Bunun en somut kanıtlarından biri, 2009’da kurdukları Nar Taneleri Engelsiz Yaşam Evi & Spor ve Sanat Akademisi.
Yıllardır zihinsel engelli ve otizmli bireylere ücretsiz sanat eğitimi veren merkez, teknik beceri kazandırmanın çok ötesinde hedeflerle çalışıyor. Buradan destek alan engelliler, hem ifade alanlarını genişletiyor hem de gerçek bir sosyal yaşama kapı açan çok çeşitli fırsatlarla buluşuyorlar. Engeller şüphesiz dönüşüyor ama engelli politikalarına bakışı da dönüştüren bir laboratuvar oluyor bu yaşam evi. Öte yandan, adı üzerinde, burası yaşayan, canlı bir yapı. Yaşamın içinde olmayı önemsiyorlar. Nar Taneleri Sanatla Dayanışma Festivali bu anlayışla hayata geçiyor.
Bu yıl Sivil Düşün desteğiyle ikinci kez düzenlenen Festival, Engelliler Haftasının başlangıcıyla, 10 Mayıs’ta açılışını yaptı ve 15 Mayıs’a kadar devam ediyor. Nar Taneleri ekibi buluşmanın bir etkinlikler silsilesi olmadığının altını çiziyor. Festival zamanı onlar için, yasa ve sözleşmelerin, engellilerin kültürel yaşama, dinlenmeye, boş zamana ve spora katılımını vurguladığı sayfalarını, hayatın ortasına taşıyan bir kaşılaşma alanı.
Müzik, tiyatro, seramik, çömlek, spor, mutfak atölyeleri… Festival boyunca düzenlenen bu etkinliklerde becerilerle birlikte ön yargılar da şekil değiştiriyor. Okullarda düzenlenen ortak spor ve sanat atölyeleri, normal gelişim gösteren çocuklarla engelli bireyleri aynı çemberde buluşturuyor. Otizmli gençler, İzmir Müzisyenler Derneği ile sahneye çıkıyor, kardeş okullardan gelen öğrencilerle çömlek yoğuruyor, drama atölyelerinde hikaye kurguluyorlar. Her etkileşim, artık seyirci olmamayı tercih ettikleri noktada, aktif üretciler olarak sahaya çıkmalarını
teşvik için. Bu arada Festival katılımcılarının sayısız atölyede otaya çıkardıkları ürünlerin 15 Mayıs’a kadar hem Yaşam Evi hem de Urla Dam Sanat Merkezinde sergileneceğinin bilgisini de verelim.
Dahası da var: Ekibin sosyal medya kampanyaları, engelli birey sanat yapabilir mi? gibi soruları geride bırakmak için hazırlanan içeriklerle dolu. İzmir’de Engelli Olmak başlıklı seminer ise, uzmanların ve ailelerin bir araya gelip deneyimlerini paylaştıkları, haklar ve çözümler üzerine ortak zemin yarattıkları bir buluşma noktası.
Böylece Festivalin tamamı, yerel yönetimlere, Milli Eğitim Bakanlığına, sivil toplum örgütlerine ve ailelere, ne, nasıl yaygınlaşırsa değişim gelir sorusunu cevaplayan koca bir kumpanyaya dönüşmüş durumda. Evet hala bazı sahneler boş çünkü onları kuracak olanlarla henüz tanışılmadı. O zaman buyursunlar, izlemeye gelmeyenler paylarına düşen ilhamı alıp yeni evler, yeni merkezler, yeni sahneler ve oyunlar kursunlar.