Sinemanın, içinde sınırsız hayaller barındıran büyülü dünyasına hangimiz hayran değil… Onun cesur hikayelerine hangimiz kendimizi gönüllü biçimde teslim etmiyoruz… Yaşamın içinde olanı beyaz perdede görmeyi seviyoruz. Peki bu harikalar diyarında herkesin kendi hikayesinin sesini duyurma gücü var mı gerçekten? Bu dünyanın kapılarını aralamak herkes için aynı derecede kolay mı?
Sinema sektörünün, kadın yönetmenlerin ve kadın sinema emekçilerinin varlığını yeterince görünür kılmayan bir alan olmayı sürdürdüğünü biliyoruz. Kadın Yönetmenler Derneğinin yıllardır bu daireyi kırmak için ortaya koyduğu gayretleri de. Ekip, tüm kısıtlar ve olanaksızlıklara rağmen yedi yıldır Uluslararası Kadın Yönetmenler Festivalini (UKYF) hayata geçirmeyi başarıyor. Temelleri İzmir’de atılan bu etkinlik, Türkiye’nin ikinci en büyük sinema festivali olarak önemli bir başarıya imza atmış durumda.
Aslında bizim en birinci gayemiz, kadın yönetmenleri ve filmlerini görünür kılarak hem Türkiye’de hem dünya sinema endüstrisinde kadınların karşılaştığı engellere dikkat çekmek, diyor Gülten Taranç.
Yıllardır Festivalin direktörlüğünü üstlenen Gülten, Kadın Yönetmenler Derneğinin de başındaki isim. Kendisi de bir yönetmen olduğu için kadınların yıllardır sektörde hangi sıkıntılarla muhatap ola ola ilerlediklerini en iyi o biliyor.
Türkiye’de her 10 yönetmenden yalnızca biri kadın ve bu sayının artması için çabalıyoruz.
Burada görünürlüğünüz artınca iş yapabilme potansiyeli de artıyor aslında. Kadınların hakim olduğu jüriler ve seçkiler yeni yeni kuruluyor. Özellikle fonların başında kadınların olması çok önemli. Bizim festivallerimizde izlediğiniz filmlerin büyük kısmında kadınlarla ilgili sorunlar anlatılıyor. Ve kadınların bakış açısından yaşama bakmış oluyoruz.
Gülten’in sözlerinin ardından, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi iklim ve ekonomik durumun festivallerin hayata geçmesini çok da kolaylaştırdmadığını ifade ediyor ekiptekiler. Bu süreçlerden, Sivil Düşün’ün de desteğiyle güçlü çıktıklarını belirtmeyi de önemsiyorlar. Zaten sınırlı olan bütçelerinde tanıtım için pay ayırmanın zor olduğunu ancak Festivalin Sivil Düşün’ün de katkılarıyla daha görünür olarak sürdürülebilir bir yapıya kavuştuğunun altını çiziyorlar.
Öyle ki, etkinliğin giderek büyüyen etkisi sayesinde, İzmir Büyükşehir Belediyesi de festival seçkisinden bazı filmleri satın alarak yönetmenlere gösterim telifi ödemeye başlamış.
Bilinirliğin artmasının bir başka sonucu da ekibin sınırları aşarak Fransa, Portekiz ve Belçika’daki prestijli festivallerle ortak etkinlikler gerçekleştirmeye başlaması. Bitmedi; Dernek geçen yıl, uzun zamandır ulaşamadıklarını belirttikleri Kültür Turizm Bakanlığı desteklerinden yararlanmaya da hak kazanmış.
Bu haberlerin hepsi harika ancak ekibi her yıl bu epey zahmetli uluslararası organizasyonu düzenlemek yolunda motive eden en önemli etken başka:
Kadınların birliği, dayanışması, birbirlerine destek olmaları beni çok etkiliyor. Her yıl aynı heyecanla koşturmamı sağlayan yegane motivasyonum bu benim.
Bir gönüllünün bu sözlerini başka bir gönüllü tamamlıyor:
Bazen yoruluyoruz ve tek başımızaymış gibi hissediyoruz. Bu mücadelede birbirimizin yanında olmamız gerektiğini düşünüyorum. Kadınlar olarak varız, her alanda varız. Sadece sinemada değil; sanayide de varız. Üretimde de varız, mutfakta da varız. Her seferinde yeniden ve yeniden bunu gösterdiğimizi düşününce tüm yorgunluk da uçup gidiyor.
Tüm bu anlatılarda gerçekten de doğruluk payı var. Ekip, geçtiğimiz yıllar içinde festival kapsamında bir araya gelen kadın yönetmenler arasındaki iş birliklerinin ciddi biçimde arttığını gözlemlediklerini söylüyor. Derneğe dahil olan onlarca üye bunun en canlı göstergesi.
Kadın Yönetmenler Film Festivali, her yıl dünyanın 60’a yakın şehrinden filmlerini başvuru için gönderen yüzlerce kadın yönetmenin emeklerine ses oluyor; daha çok kadına, cesaretlenmeleri için mütevazi olduğu kadar renkleri, anlatıları, duruşu ve ulaştığı yüzbinlerce insanla gösterişli bir alan açıyor. Ve elbette biz de kendimizi hikayelerin güçlü büyüsüne tüm kalbimizle teslim ediyoruz. Bunu hala yapamayanlar ve yönetmenin kadını erkeği mi olurmuş, diye söylenenlere cevabı ise Gülten veriyor: Aslında kadın yönetmenler dediğimizde biz bir ironinin peşindeyiz. Kadın yönetmen olmak istemiyoruz, yönetmen olmak istiyoruz.
Bu yıl sekizincisi gerçekleşecek Festival için çalışmalarını sürdüren ekibi takibe al.