Sınırın çocukları Bomovu’yla barışa oynuyor

Sosyal Güçlendirme için Spor ve Beden Hareketi Ağı- BOMOVU, #SivilDüşün desteğiyle Türkiye’nin kuzeydoğu sınırında çocuklarla barışa oynuyor.

Dernek, 1 yıla yakın süredir sporun ve beden hareketlerinin düşünme ve hissetme biçimlerini dönüştürmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yapıyor. Bomovu gönüllüleri oluşumlarını “… sporcu, dansçı ve performans sanatçılarının uzmanlıklarını sosyal faydaya dönüştürmelerini sağlamak için oluşturulmuş olan bir dernek” olarak tanımlıyor.

#SivilDüşün desteğiyle gerçekleşen çalışmayla da Kars, Ardahan gibi kentlerde yaşayan çocukların, sınırın öte tarafındaki çocuklarla ilgili düşüncelerini beden hareketleriyle barış temasına yönlendirmeleri amaçlanıyor. Bomovu, özgün çalışmalarını daha yakından tanımamız için 1 Eylül Dünya Barış Günü’nde “Barışa Oyna” etkinliklerinin ayrıntılarını bizlerle paylaştı:

– Yürüttüğünüz “Barışa Oyna” çalışmasını kısaca anlatabilir misiniz?

Barışa Oyna, BoMoVu ekibi tarafından çocuklarla çalışmak üzere geliştirilen beden hareketi odaklı bir oyun programıdır. Spor yoluyla barışma yaklaşımını temel alarak oluşturduğumuz bu program ile beden hareketinin getirdiği diyalog gücünü geleneksel çocuk oyunları vasıtasıyla Türkiye’nin sınır illerinden Kars ve Ardahan’da yaşayan çocuklarla paylaştık.

Bu eğitim programının öncelikli amacı, oyunların bünyesinde barındırdığı özgürlük alanından faydalanarak çocukların sınır ötesi algısını iyileştirmektir. Bunu yaparken, kültürel mirasın önemli bir parçası olan geleneksel çocuk oyunlarını kendimize araç edindik. Sporun bünyesinde barındırdığı hoşgörü, kapsayıcılık, eşit haklar, erdem, haz, mutluluk, sevgi ve saygı gibi değerleri oyunlar aracılığıyla ön plana taşıyarak, çocukların çevreleriyle kurdukları ilişkide sosyal içermeyi temel alan barışçıl bir ortamın gelişimine katkıda bulunmaya çalıştık.[vc_single_image image=”9938″ img_size=”full”][/vc_column][/vc_row]

– Çalışma şu anda hangi aşamada, ilerleyen dönemlerde hangi faaliyetleri düzenleyeceksiniz?

Barışa Oyna Güney Kafkasya Sınırlarında el kitabını çıkardık ve şimdi sınır bölgelerinde çocuklara yönelik çalışmalar yürüten sivil toplum kuruluşlarının kullanımına sunacağız. Ayrıca ülkenin batısında Edirne sınırında Barışa Oyna programını uygulamayı hedefliyoruz. Bunun için yine Sivil Düşün’ün desteğine başvurduk. Oradaki eski Musevi yerleşimlerin, yerel Roman ve Türk halklarıyla çocuk oyunlarında bıraktığı kültürel izlerin peşine düşeceğiz. İkiye bölünen Trakya coğrafyasında sınırın iki tarafında kalan çocukların birbiri hakkındaki duygusal izlenimlerinin iyimserliğini tetikleyecek oyunlu ve eğlenceli anlar paylaşarak, bedensel hafızalara mutluluk kazımayı hedefliyor olacağız.

Ayrıca, Güney Kafkasya bölgesinin sınırlarını paylaşan diğer ülkelerin de kullanımına sunmak için el kitabımızı çevirmek ve partner kuruluşlarla iletişime geçmek için imkanlar arıyoruz.

– Beden kullanımının barış kültürünün yerleşmesi ve ayrımcılığın aşılmasına ne şekillerde katkısı oluyor?

Fikirlerin çeşitlilik arz etmesi insanlığın en güzel yanlarından biri olsa gerek. Herkesin kişisel hikayesi içerisinde, kendi varlığını doğrulama ve yaşatma hakkı var. Ancak fikirlerin ifadesi, tehlikeli söylemler vasıtasıyla başkasının var olma hakkını inkar eder hale gelince, kendi doğruluğunu dahi savunulamaz kılıyor. Geçmişte acılar yaşanmış, şiddet tırmandıkça akla getirilmesi güç boyutlar almış. Ancak sadece bundan ibaret değil. Geleceğe umutla baktığımızda, sınırların kavramsal ve deneyimsel olarak esneme ya da azalma ihtimalini düşününce, insanların içinde “öteki” anlayışının da buna uyum sağlamaya hazır olması ve daha olumlu şekillerde kendini göstermesi gerekir diye düşünüyoruz. Bu sebeple, Barışa Oyna gibi oyun temelli bir araç kullanırken, bedensel olarak sınırın ötesinde yaşayan bu “öteki” fikrinin yarattığı duyguların yaşanışında, alevli ve nefret içerikli tartışmalar dışında, bir de zevkli ve eğlenceli anların olmasına katkıda bulunuluyor. Bunun adına bedensel hafıza diyoruz. Bizim kontrolümüzde olmayan bir sürü tetikleyici etken var insanlar arasında kurulan ilişkilerde. Bunları sadece mantıksal ve düşünsel zeminde ele alırsak, insanlığımızın beden denilen büyük bir parçasını yok saymış oluyoruz. Biz işin beden kısmıyla nasıl çalışabileceğimizin yollarını bu yüzden aradık.[vc_gallery type=”image_grid” images=”9937,9936″ img_size=”medium”][/vc_column][/vc_row]

– Düzenlediğiniz etkinliklere katılan çocukların, ayrımcılık ve diyalog gibi konularda yaptığı tartışmalardan örnekler verebilir misiniz?

Çocukların ürettiği söylemlerin içindeki iyimserlik ve (dokunulmamış anlamında) saflık tam da ortaya çıkarmaya odaklandığımız nokta. Bir insanın sağlıklı düşünmesini etkileyen faktörler, o an kendini güvende hissetmesi, korkularıyla hareket etmemesi, paylaşım içerisinde olması, özellikle takım oyunlarının sağladığı ekip olma duygusu sayesinde başarıya ulaşarak topluma bakması, kendisinden fiziksel olarak daha yavaş, daha zayıf olanın da dahil edilmesinden ve onun güçlendirilmesinden doğan “herkesin kazandığı” bir ortamda bulunması çok önemli. Bu düzeyde, oyunla gelen mutlu bir anın içerisindeki fikir yürütmeleri, oyunun nasıl geçtiğine bağlı olarak, çözümleme  aşamasında çocuklarla oturup yaşadıklarımızı değerlendirdik. Bu değerlendirmeler arasından el kitabına da koyduğumuz bazı cümleler şöyle:

Ben kazanınca üzülüyorum, çünkü ben kazandıysam kaybedenler de var demek; onlar üzülsün istemiyorum.
***

Ermeni gelse tabii ki birlikte oynarız! Hepimiz insan değil miyiz?
***

Olmaz! Önce Müslüman yaparım sonra oynarız!
***

Peki Afrikalının da ten rengini değiştirecek misin oynamak için?
Onları da beyaza boyarız!
***

Kültür ne demek?
Farklı olmak demek!
***

Ben bir kere Gürcistan’da diğer çocuklarla konuşamıyordum, sonra beden diliyle anlaşıp oyun oynadık.
***

– Barış temasına dönük, size benzer şekilde spor, sanat, kültür vb. faaliyetleri kullanarak farkındalık çalışması yürüten başka örnekler var mı?

Spor ve barışma, Birleşmiş Milletler bünyesinde konuşulan ve teşvik edilen bir alandır. Ancak ondan önce, beden hareketinin temel alındığı toplumsal geleneksel barışma pratikleri de var. Çatışmış insanların birlikte dans etmesi, fiziksel olarak birlikte eğlenmek adına bir araya gelmesi demek. İnsanlar bir masaya oturur ve konuşabilir, ancak bazı duygular kelimelerle çözülmeyebilir. Bunu, Güney Afrika’nın Apartheid rejimi sonrasında, ülkenin barışma değerleri ve yaşam hakkı temelinde ayrımcılık karşıtı olarak yeniden inşasını kurgulayan Nelson Mandela’nın spor etkinliklerine verdiği önemde görebiliriz. Suçlamacı ve cezalandırıcı bir bakış açısının ötesinde, geleceği hayal edebilenlerin kullandığı, hiç de küçümsenmeyecek bir araçtan bahsediyoruz. Bizim gibi günümüzde beden hareketini temel alan barışma çalışmaları yürüten örnekler arasında, her yıl sınır duvarını file olarak kullanarak voleybol maçları düzenleyen WallyBall adlı inisiyatif var mesela. Bu konuda çalışmalar yapan, eğitim araçlarını çeşitlendirerek deneyimsel hale getiren Anne Frank House gibi kurumlar var. Ama en temelinde bunu geleneksel biçimde yüzyıllardır yapan halklar var. Bunun için mesela Benin’in köleleştirici halk, köleleştirilen halk ve bu sürece aracı olmuş olan halk arasında yürütülen diyaloğun zeminini oturtmayı amaçlayan, geleneksel erdem ve felsefeden beslenen ve dolayısıyla organik bir şekilde dayatılmış değil de, doğal olarak kabul edilen çalışmalar var. Yenilikçi fikirler üretirken, toprağın içinde yatan bilgeliğe sığınmak da bir yaklaşım.

– Gelecekte beden kullanımıyla çeşitli hak alanlarının pekiştirilmesine yönelik çalışmalarınız olacak mı?

Biz daha çok kısa bir süre önce dernekleştik. Barışa Oyna dışında, gönüllü sporcular ağı geliştiriyoruz. Bu ağ sayesinde, hedef kitlesi olan kuruluşlara spor ve beden hareketi yoluyla sosyal güçlendirme programları teklif ediyoruz. Bunun için henüz parasal bir kaynağımız yok. Ama imkan oldukça bu ağı büyütmek istiyoruz. Spor ile güçlü hisseden insanların haklarını savunma biçimlerini bulmaları için onlara aracı olmaya çalışıyoruz. Spora erişim gayet politiktir. Her insanın, bedeni olduğu için spor yapma hakkına sahip olduğunu düşünüyoruz. Tabii burada sporun tanımı çok geniş, bu yüzden beden hareketi demeyi tercih ediyoruz. Ama bazı insanların hareketinin kısıtlanmasının tamamen tesadüf olmadığını biliyoruz. En göze çarpan örnekle, engellilerin hareketi bu kadar kısıtlı olmak zorunda değil mesela. Hareket kabiliyeti geliştikçe ve insan otonomi kazandıkça, diğer hakların temelinde yatan vücut bütünlüğü hakkına kavuşmuş oluyor.[vc_gallery type=”image_grid” images=”9935,9934″ img_size=”medium”][/vc_column][/vc_row]

– “Barışa Oyna” çalışmanızın sürdürülebilirliğini nasıl sağlamayı planlıyorsunuz?

Çalışmamızın sürdürülebilirliğini sağlamak için öncelikle Kars ve Ardahan örneğindeki gibi başka bölgelerin eski oyunlarını araştırmayı ve ağımızı geliştirmeyi öngörüyoruz imkanlar el verdikçe.

Yeni bölgelere adapte edilmesi bizim için sürdürülebilir olmasından daha önemli. Amaç, tek tip bir çözüm geliştirmekten ziyade, her bölgenin kendine özgü hassasiyetleri olduğunu göz önünde bulundurarak yeterince esneklik gösterebilmek.

Programın bir yerde uygulanabilir hale gelmesi durumunda, STÖ’ler dışında öğretmenlerin de programı uygulamaları gibi daha etkili hedeflerle sürdürülebilirlik sağlanabilir.

–  Sivil Düşün hakkındaki düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?

Sivil Düşün bizi daha uzağa ve değerli mecralara götürecek bir platformdur bizim için. Gerek yarattığı aktivist ağı, gerekse çalışmanın gelişimi ve yönetimi konusundaki esnekliği ve insani bakış açısı sayesinde sivil toplumu güçlendirme zihniyetinin daha eşitlikçi olmasına katkıda bulunuyor. Yardım konsepti, tepeden inmeci bir yaklaşımı mecbur kılıyor. Sivil Düşün bu yaklaşımı bir nebze değiştiriyor. Özellikle çalışmak istediğimiz bölgelerin değişken ve katmanlı insani yapısı, aşıkların diline bile zor sığmışken, proje konseptine hiç de uygun değil. Ama Sivil Düşün ile bu tür detayların ötesine geçip, samimiyetin egemen olduğu bir çalışma mümkün kılınıyor. Sivil toplumun çeşitlendirilmesi, başka bir dilin de kabul gördüğü bir yer olmasıdır.

– Sizce aktivizm ne anlam ifade ediyor?

Bizce aktivizm, korkusuzca hissetmek ve hareket etmektir.

Skip to content