Söz Devri |Ertel Kültür Inisiyatifi ile 7 Fark 7 Tat 7 Türkü

Esma Ertel’in bir hayali vardı. Ülkenin farklı bölgelerinden kadınların cinsiyet eşitliğine bakışları ve farklılığımızla oluşturduğumuz zenginliği yansıtmak. Ertel Kültür Inisiyatifi kuşaklarca söylenilen türkülerle müzikal bir Türkiye yolculuğu gerçekleştirdi. Türkiye’nin yedi özel etnik kökeninden gelen kadınlarla gerçekleştirdiği 7 fark 7 tat 7 türkü çalışmasını kendi ağızlarından dinleyelim.

Merhaba ben Esma Ertel. Müzikten dansa, yazarlıktan yönetmenliğe sanatın çok yönlü disiplinleriyle ilgilenen bir sanatçıyım. Aynı zamanda aktivistim. Çocuk hakları, göçmen ve mülteci hakları, toplumsal cinsiyet eşitliği, kültürel haklar ve ifade özgürlüğü alanlarında çalışmalar yürütüyorum. Bugün size, tam da Dünya Kız Çocukları Gününün hemen ertesinde, Ertel Kültür Inisiyatifi ile yollarımızı kesiştiren Sivil Düşün destekli çalışmamızdan bahsedeceğim.

Benim bir hayalim vardı; ülkenin farklı bölgelerinden kadınların cinsiyet eşitliğine bakışları ve farklılığımızla oluşturduğumuz zenginliği aktarmak… Bunu bu kadınlarla birlikte yapmak…Anadoluda kadın gözüyle topluma bakış, toplumun geçen seneler içerisinde değişimi ve dönüşümü, kuşaklarca aktarılan sözlü kültürün hafıza kayıtları, sofranın birleştiriciliği ve kuşaklarca söyledikleri türküleriyle müzikal bir Türkiye yolculuğu gerçekleştirmek…

Bu hayali gerçek yapmaya, önce ona bir isim bularak başladım: 7 fark 7 tat 7 türkü

Çalışmamın odağına İç Anadoludan Alevileri, Karadenizden Türkmenleri, Egeden Yörükleri, Marmaradan Ermenileri, Akdenizden Arap Alevilerini, Doğudan Azerileri ve Güney Doğudan Süryanileri koydum; daha doğrusu Türkiye’nin bu yedi özel etnik kökeninden gelen kadınları. Bahsettiğim etnik kökenler; zamanında göçle ülkemize gelenleriyle, binlerce yıldır burda olanlarıyla ve hala konup göçenleriyle büyük bir çeşitlilik sunuyordu. Her biri; toplumsal cinsiyet eşitliğinin tarihi ve geleceği üzerine hem asimilasyon hem adaptasyon süreçlerinin içinden geçmiş özel kökenlerdi.

Yüzyıllarca aktarılan kolektif kodların gölgesinde farklı kuşakların dönüşümü üzerine konuştuğumuz kadınlarla bir sofranın etrafında toplandık; yemekler pişirdik ve birlikte kuşaklarca aktarılan türküleri, ninnileri, ilahilerini söyledik.

Peki neler konuştuk bu sofralarda? Kimi, uzak kaldıkları eğitim hakkına cumhnuriyetin kuruluşuyla birlikte yeniden kavuşmuştu.  Okula gitmeyen kız çocukları için kesilecek cezalar babaların gözünü korkutmuş ve kızlar okumaya başlamıştı.

Kimi, farklı bir dine mensup olduğu için okulda çeşitli zorbalıklara maruz kalmıştı. Ancak uzun süren istikrarlı eğitim hayatlarından vazgeçmeyip farklı dinlerden de çocukların kaynaşabileceğini topluma ispat etmişlerdi.

Kimi, zamanında büyüklerinin yanında ifade özgürlüğü söz konusu bile değilken, kendi kız çocuklarına bu yaklaşımın bağnazlığını öğretmiş ve maruz kaldıkları baskıcıkolektifi kırabilmişti. Öyle ki o kadınlar okumuş ve Mısır’dan göçle geldikleri topraklara daha sonra biri milletvekili olarak geri dönmüş, tüm bölge halkının alkışına mazhar olmuştu.

Kiminden, bir sınır şehrine göçüş hikayesini dinledik; zamanında Cumhuriyet balolarına katılırken köyden kente tersine göçün başlamasıyla, kadının statüsünün nasıl aşamalar geçirdiğini öğrendik. Bu kadınların toplumsal hayattan uzaklaşması, asimile edilip eve kapatılması ve eğitim haklarının ellerinden alınmasıyla sosyal farklılıkların nasıl uçuruma dönüştüğünü hayal ettik.

Kimilerinden, ne olursa olsun kadına şiddetin cemiyet tarafından asla kabul edilmemesi gerektiğini duyduk. Şiddeti uygulayan erkeğin toplum tarafından kesin ve kati bir şekilde dışlanması gereğini anlattılar bize. Bu, bilhassa erkeğin zayıflığının en büyük göstergesidir dediler gözlerimizin içine bakarak.

Kimi 1800’lerde ilk kadın feministler, oyuncular ve yazarları çağ açan ablaları olarak andı; kimi anneannesinin erkekten ne üç adım geri ne üç adım ileri ol kızım, insansınız eşitsiniz denksiniz, sözünü hatırladı; biz ayrım yapamayız insanız, diye ekledi.

Her biri geleceğe dönerek yüzlerini; kız çocuklarına ve kadınlara öğütlerde bulundu. Söyledikleri çeşitliydi ama ortak bir mesajları vardı: Her şeye rağmen yola devam edin ve dik durun!

Ertel Kültür Inisiyatifi olarak yürüttüğümüz bu çalışma kulağımızda türküleri, damaklarımızda tatları, hayatımıza kattığı öğütleriyle yaşam boyu bize ilham vermeye devam edecek.

Çalışmayı takip edin:

Skip to content